26 Aralık 2006

Her AŞK Birliktelik Değildir Aslında...Her Birliktelik te AŞK Değil...


Her aşk birliktelik değildir aslında... Her birliktelik de aşk değil!!!

Bazı şeyleri anlatabilecek kadar çok değildir kelimeler...Kimi zaman dibe vurup kavgalar edebiliyorsan, kimi zaman onu her şeyden çok seviyorsan, kimi zaman sadece susarak zamanını geçiriyorsan gerçekten birliktesindir. Zaten bu da birlikteliğin gerçeğidir. Eve geldiğinizde sizi karşılayacak sıcak bir kucağın olması, var olmanıza huzur katar.
Her zaman çok aşık olamaz, aynı şiddette sevemezsiniz. Ama yaslanıp uyuyacak bir omuz hep yanınızdadır ve bunu bilmenin huzuru hep vardır. Onsuz birşey yapmak isteyememektir aşk. Konuşmadan anlatmaktır istediklerini. Televizyona bakmanın bile tadı başka olur, yanında yalnızlığını paylaştığın o ses varsa... Gözlerini her çevirdiğinde, aynı simetrik hızla sana doğru ivme yapan bir yüz bulmak öyle başkadır ki, tarifi yok. Hissetmektir. Hissetmezsen; aşk aşk olmaz ki...

Ona yemek yaparken, parmağınızı kestiğinizde, eline alıp bıçağı, 5 baş soğanı hiç üşenmeden, gocunmadan minik parçacıklara, gözlerinden akan boncuk boncuk yaşlarla bölmesidir birliktelik. Kolunuzu duvara çarptığınızda, çocuğuymuşsunuzcasına, "sen nasıl vurursun benim bebeğimin koluna, al sana,al sana" diyerek, tokatlamasıdır o duvarı, sizi güldürebilmek adına... Sizin gülümsediğinizi fark ettiğinde, uzakta da olsa, yanıbaşınızda bitivermesidir, heveslenmektir, meraklanmaktır. Ve her gün, yeniden uyku vaktini sabırsızlıkla beklemektir sevmek, ona yeniden sarılıp, huzur içinde uyuyabilmek için.

Kimi zaman bunları tek taraflı hissedersiniz. Siz sarılmak istersiniz o arkasını döner, yemeğe eşlik etmesini beklersiniz ama düzeninizden önce gelen bir iş vardır ve siz yalnızlığı dinlersiniz. Ama ne zaman ki, karşılıklı aynı tutkularda buluşursunuz, iste o zaman askın adı birliktelik olur. Her aşk birliktelik değildir aslında... Her birliktelik de aşk değil!!!


alıntı...


güzel bir yazıydı sizinle paylaşmak istedim..umarım beyenirsiniz.. ;)

23 Aralık 2006

Bir Yaprak Daha Düştü Dalından

Bir yaprak daha düstü dalından..
Belki bir sonbahar daha geldi..
Belki de ben fark etmeden gitti..
Adına hayat denen bu karmasada..
Savrulurken bir o yana bir bu yana..
Sen duygularınla savaşırken sebepsiz yere..
Belki de kendi kendinle savaşırken ..
Mevsimler birbirini kovalarken...
Bir yaprak daha düstü dalından..
Kapılma rüzgara ey yaprak..
Savrulma baska baska yerlere..
Uç istediğin heryere..
Ama sen istiyorsan gitt..
Git gidebildigin yere..
Bak bir yaprak daha düstü dalından..

21 Aralık 2006

Tutsak

Özgürdüm..
Bir melegin özgürlügü gibi..
Dokunuyordum herseye..
Mutluluk yayılsın diye..

Bir Mutluluk filizi versin yasama..
Bir mutluluk filizi..Bir filiz daha..

Sonra ne oldu anlamadım..
Özgür olma dendi..
Bu hayat anlamaz seni..

Çıkardım melek kanatlarımı..
Baktım ardından..
Kanatlarım uçuyorlardı..
Belli ki alısmıslardı özgürlüge..

Bir iki damla kan aktı..
Acı hissetmedim..
Acı içimdeydi..
Akan kan içimdeydi..

Sustum sadece baktım ardından..

O özgürlügü seçmisti..
Ben ise tutsaklıgı..

19 Aralık 2006

BU ÇOCUKLAR DEHŞET :)


Sütü Seven Kamyoncu

Aralarda ayıp kelimeler var ama çok komik ve tatlılar yahu ;) mutlaka dinleyin :)

Bana Kitap Al


18 Aralık 2006

16 Aralık 2006

DÖNÜŞ :)))

Bennn geldiii HOŞGELDİİİ :))) Öncelikle anlaşalım :P sık sık yazamıcam :)) ama belli de olmaz :))) bu blogta üzüntü keder olmazz...huzur..kahkaha..mutluluk..neşe..ve güzellik olur.. renklerin tüm cümbüşü bu blogta barınmakta tıpkı içimdeki mutluluk gibi..hep beraber mutlu olucazz..gülücezz..eğlenicez.. :))) hadi bakalımm vatana millete hayırlı uğurlu olsun efenim :))) yanlız bir kişi eksik aramızda sevgili dostum piyano bana önceki blogumun açılmasında çook ısrar etti ama şimdi açarken yok..olsun askerden de yetişir bize ;)))


SİZİİ ÇOOOOOK ÖZLEMİŞİMM YAHUU :))) ÖPERİMM HERKEŞİNN GÖZLERİNDENN :)))))

25 Eylül 2006

Bazen bizim için çok önemli olduğunu anlamadığımız anlar olur..Bazen bunu biliriz bazende farketmez geçer gideriz..Ben galiba benim için önemli olan anları kaçırıyorum.. Bu anları da netin başında iken kaçırdığımı fark ettim..Belli bir süreden sonra hayatımı değilde netin bana vermiş olduğu hayatı yaşamaya başladığımı hissettim.. Ama gerçek şu ki önce ben olmalıyım galiba..Bana biraz zararı dokundu sanırım..Faydası da oldu tabi dostlar kazandım kaybedilmeyecek dostlar..Ama şimdi gitmeliyim beni bekleyen bir okul ve daha çok çalışmamı gerektiren bir iş hayatı ve sorumluluk sahibi olduğum bir ailem var..Hepinizi seviyorum...

HOŞ KALIN... HOŞÇAKALIN...

23 Eylül 2006

RAMAZAN ÖZEL :)

Hadi devam edelim ne dersiniz ;) Ramazan sohbeti :) Ramazandan önceki konuşmalarımız...Bugün Teravi namazı başlıyor yarın oruç :) Hadi bakalım :) Allah herkese sabır, güç, kuvvet, sağlık, huzur, bereket ve de mutluluk versin inşallah :)


(İslam, kelime-i şahadet getirmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak ve haccetmektir.) [Müslim]

(Allahü teâlânın, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç kimsenin hayaline bile gelmeyen nimet dolu sofrası, ancak oruçlular içindir.) [Taberani]

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki: Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir.

Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur.

Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.

Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafifleten, onların ibadet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur, Cehennemden azat olur.

Ramazan-ı şerif ayında, Resulullah, esirleri azat eder, her istenilen şeyi verirdi.

Bu ayda ibadet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasip olur.

Bu aya saygısızlık edenin, günah işleyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer.

Bu ayı fırsat bilmeli, elden geldiği kadar ibadet etmelidir.

Allahü teâlânın razı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, ahireti kazanmak için fırsat bilmelidir.

Kur’an-ı kerim Ramazanda indi. Kadir gecesi bu aydadır.

Ramazan-ı şerifte iftarı erken yapmak, sahuru geç yapmak sünnettir.
Resulullah bu iki sünneti yapmaya çok önem verirdi.İftarda acele etmek ve sahuru geciktirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeye ve dolayısıyla her şeye muhtaç olduğunu göstermektedir.

İbadet etmek de zaten bu demektir.Hurma ile iftar etmek sünnettir. İftar edince, (Zehebez-zama’ vebtellet-il uruk ve sebet-el-ecr inşaallahü teâlâ) duasını okumak, teravih kılmak ve hatim okumak önemli sünnettir.

Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce Müslüman affolur, azat olur.

Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar, zincirlere bağlanır. Rahmet kapıları açılır.

Allahü teâlâ, bu mübarek ayda Onun şanına yakışacak, kulluk yapmayı ve Rabbimizin razı olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, hepimize nasip eylesin! Açıktan oruç yiyen, bu aya hürmet etmemiş olur. Namaz kılmayanın da, oruç tutması ve haramlardan kaçınması gerekir.
Bunların orucu kabul olur ve imanları olduğu anlaşılır.

Ramazanda oruç tutmak hakkındaki hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:(Ramazan orucu farz, teravih namazı ise sünnettir. Bu ayda oruç tutup, gecelerini de ibadetle geçirenin günahları affolur.) [Nesai]

(Ramazan orucunu farz bilip, sevap bekleyerek oruç tutanın günahları affolur.) [Buhari]

(Ramazan orucunu tutup ölen mümin, Cennete girer.) [Deylemi]

(Ramazan bereket ayıdır. Allah bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder. Bu ayın hakkını gözetin! Ancak Cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır.) [Taberani]

(Ramazan ayında ailenizin nafakasını geniş tutun! Bu ayda yapılan harcama, Allah yolunda yapılan harcama gibi sevaptır.) [İbni Ebiddünya]

(Oruçlunun susması tesbih, uykusu ibadet, duası makbul, ameli de çok sevaptır.) [Deylemi]

(Oruçlu iken çirkin konuşmayın! Birisi size sataşırsa, “Ben oruçluyum” deyin!) [Buhari]

Ramazan-ı şerifte, oruç tutmak çok sevaptır. Özürsüz oruç tutmamak büyük günahtır. Hadis-i şerifte,

(Özürsüz, Ramazanda bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz) buyuruldu. (Tirmizi) Ama dini bir mazeret varsa oruç tutmamak günah olmaz.

GÜZEL PAZARLAR DİLERİM :)

22 Eylül 2006

11 AYIN SULTANI GÜZEL RAMAZAN

11 ayın sultanı mübarek ramazan ayına az kaldı..Pazar günü inşallah hepimiz oruç tutmaya başlıyacağız..Bu ayın hepimize tüm dünyaya huzur, sağlık, bereket ile gelmesini dilerim..Allah herkesin yardımcısı olsun bu ay...Amin..

Peygamber efendimiz, Ramazan-ı şerifin fazileti hakkında buyuruyor ki:(Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allahü teâlâ, size Ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin [Kadir gecesinin] hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.) [Nesai]

(Ramazan ayı gelince, “Hayır ehli, hayra koş, şer ehli, kötülüklerden el çek” denir.) [Nesai]

(Ramazan bereket ayıdır. Allah bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder.) [Taberani]

(Ramazan gelince, Allahü teâlâ meleklere, müminlere istiğfar etmelerini emreder.) [Deylemi]

(Farz namaz, sonraki namaza kadar; Cuma, sonraki Cumaya kadar; Ramazan ayı, sonraki Ramazana kadar olan günahlara kefaret olur.) [Taberani]

(Peş peşe üç gün oruç tutabilenin, Ramazan orucunu tutması gerekir.) [Ebu Nuaym]

(Bu aya Ramazan denmesinin sebebi, günahları yakıp erittiği içindir.) [İ.Mansur]

(Ramazanın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise, Cehennemden kurtuluştur.) [İ.Ebiddünya]

Bugünlük bukadar olsun olar mı;) sıkmayim sizi sonra devam edelim ;) hadi bakalımm hayırlı Ramazanlar olsun:) Güzel Allah'ım rahmetini ve yardımını bizlerden esirgemesin :) AMİN..

Sevgi ile kalın olar mııı :)) hepinisi öptmm :))))

18 Eylül 2006

UÇSAM GİTSEM


Bir kuş olsam..
Kanat çırpsam canımın her istediği yere..
Hergün uçup gitsem başka başka yerlere..
... ... ... ... ...
Özgür olsam..
Denizin kokusunu alsam..
Güneşin sıcaklığını hissetsem..
Ömrümü bir yerde değil, bir çok yerde geçirsem..
... ... ... ... ...
Düşünmesem yarını..
Bugünü yaşasam..
Dünü unutsam..
... ... ... ... ...
Acı çekmesem hiç yaşanmışlara..
Ya da yaşanmamışlara-yaşanmasını istediklerim için-
... ... ... ... ...
Ölürken sadece iki damla göz yaşı döksem..
Biri özgürlüğümü yaşadığım, sonsuz derinlikteki mavi gökyüzünü
kaybettiğim için..
Diğeri ise ölümsüzlüğe açılan kapıdan geçerken geride bıraktıklarım için..

15 Eylül 2006

ÇILGIN MAYMUN :)))

TIKLA VE İZLE :))

11 Eylül 2006

ANLAMADIM

Baktım gözlerine..
Çocukça baktım..
Saf ve temiz duygularla baktım..
... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ...

Onların gözleri ile görmeye çalıştım..
Bu anlamsız hayatı..
Belki bir nebze anlarım sandım...

... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ...
Ben anlamadım...
Çocuk oldum.. Genç oldum.. Olgun oldum..
Yine de ben anlamadım bu anlamsızlığı..
... ... ... ... ... ... ... ... ...
Fark ettiğimde ise anladım ki!
Anlamsız olan bir hayatı anlamak, anlam çıkarmanın en zoru olmuş..

UYUYAMADIMMM :((

Gece sabaha dönerken...
Saat 05:05'i gösterirken...
Ve ben hala uyuyamazken...

Herkes belki 3. rüyasındayken :)
Ben hala ayaktayımmm :((((

09 Eylül 2006

PEACEEEE GERİİ DÖNNN :(((( SAKINN BİZİ BIRAKİM DEMEEEE :(((((((( BÖYLE BİRDEN BİRE GİDEMEZSİNN BİZİ BIRAKIP :(((

07 Eylül 2006


GÖNÜLDEN DİLENEN TÜM GÜZEL DUALARINIZIN KABUL OLMASI DİLEĞİ İLE..
HAYIRLI KANDİLLER :)

05 Eylül 2006

..../....


Bazen
Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan
Güneş kucağındadır, bilemezsin
Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür
Ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın
Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın
Uçar gider, koşsan da tutamazsın...

W.SHAKESPEARE

01 Eylül 2006

YÜREĞİMDEN ÖP BENİ

Sanma ki zaman, aşka ilaç gibidir.
Zaman; yaprağı çalan rüzgar gibidir..
Yüreğim, çalı basmış toprak gibidir..
İster nadasa bırak, ister yak beni..
Çıkar ruhu, ne kaldı ki geride..
Kabusun olur gündüzünde gecende..
İster başın tacı yap beni,
İster götür, bit pazarında sat beni..
Dalgalar vurdukça acıtır kayayı..
Kanatır döner, zindan eder dünyayı..
Karabasan olur da basar rüyayı,
İster hayrına..İster şerre yor beni..
Boşver silmeyi şimdi gözyaşlarımı..
Gücün yeterse kahkahaya boğ beni..
Bırak yanaklarımı, dudaklarımı..
Gücün var ise yüreğimden öp beni..
Cafer YILMAZ

30 Ağustos 2006

Mart 1921 İnönü Ovası İnsanın İflahını kesen buz gibi bozkır ayazında Ethem Çavuş'un sırtı üşüyor, avuçları ise kızgın mermi kovanlarına çıplak elle dokunduğu için alev alev yanıyordu. Top atışı on sekiz saattir durmaksızın sürüyordu. Ethem Çavuş, 75 mm'lik topu durmaksızın dolduruyor, her seferinde besmele çekip keşif kolundan bildirilen menzillere kıyamet yağdırıyordu.

Sandıkta kalan sondan üçüncü mermiyi aldığında bir an duraksadı. Merminin üzerine bir çaput sarılıydı. Çaputu sökerken avucuna kalem büyüklüğünde demir bir çubuk düştü. Çaputun ve çubuğun anlamını çözmeye çalışırken sarı metalden mermi kovanına kazınarak yazılmış yazıya gözü ilişti. Okumaya vakti yoktu. Mermiyi topa sürüp ateşledi. Demir çubuğu cebine, boş kovanını ise bu sefer sandığa değil yere attı. Birkaç dakika sonra soğumuş olan kovanı kaybolmaması için yerden alıp mintanının yakasından içeri attı. Akşam ezanı vaktinde çarpışma durulmuş, mevzileri ileri, düşman hatlarına doğru ilerletme emri gelmişti. Batarya komutanı, Ethem Çavuşa istirahat verdi. İlk iş olarak boş kovanı çıkarıp üzerindeki yazıyı okudu.

Kovanın üzerinde "Karahisarlı Seyfi Çavuş. 4.Alay 2.Tabur 8.Batarya 26 Rebiyülahir 1339*İnönü" yazıyordu. Birinci İnönü savaşının en kızgın günlerinden birinde düşülmüş not ve mermiyle gelen demir çubuk, İmalat-ı Harbiye atölyelerinde çalışanların bir mesaj istediğini gösteriyordu. Boşalan kovanlar Ankara'daki atölyelere yollanır, oradan tekrar doldurulup cepheye dönerdi.

Üç saat sonra gecenin iyice çökmesiyle savaş tamamen durulmuş, birlikler yeni mevzilerine yerleşmişti. Ethem Çavuş, cebindeki demir çubuğu çıkarıp bir köşeye oturdu. Ucu sivriltilmiş çubuk, bakır ustalarının "kalem" dedikleri, metal üzerine desen oymaya yarayan keskin bir aletti. Eline yumruk büyüklüğünde bir taş alarak hafif tıklamalarla kendi mesajını kovana kazıdı. "Aksekili Ethem Çavuş 8.Alay 3. Tabur 1.Batarya 20 Recep 1339** İnönü"

Beş gün sonra Ankara Atölye'nin bir köşesinde cepheden gelen sandıkları açan kalfa, tezgâhlardan birinde harıl harıl çalışmakta olan ustaya seslendi:

Sesinde, eşi doğum yapmış bir adama bebeğini müjdeleyen ebenin heyecanı vardı. "Kâmil Usta! Müjdemi İsterim! Senin yavru cepheden dönmüş!". Hepsi sandıkların olduğu kısma koşturarak kovanın üstündeki yazıyı okumak için toplandılar. Tabii ki bu şeref Kâmil Ustaya aitti. Yüksek sesle Ethem Çavuşun notunu okudu. Atölyede bir bayram havası esmişti. Tüm çalışanlar, Kâmil Ustayı yeni baba olmuş biriymiş gibi kutluyor, hayır duaları ediyorlardı. Ustalar, İş tezgâhlarından birinin başında toplandılar. Kâmil Usta kovanın ağzının eğilen yerlerini düzeltip özenle kapsülünü yeniledi. İçine barutunu doldurduktan sonra yeni bir çekirdeği kovanın ağzına oturttu. Mermi hazır olunca, Ethem Çavuşun kovanın içinde geri yolladığı çelik kalemi yeni bir çaputla merminin üzerine sardı. Kundaklanmış mermiyi şefkatle tutarak yeni doldurulan bir sandığa yatırdı. Çalışanlar hep bir ağızdan "Allah kavuştursun" diyip işlerinin başına döndüler. Kâmil Usta, halen açık duran sandığa yatırdığı mermiye hüzünle bakıp "Selametle git aslanım. Allah muvaffak etsin. Çok bekletme bizi" dedi. Kovan, Birinci İnönü savaşı sıralarında üzerindeki ilk notla Kâmil Ustanın eline geçtiğinde bu fikir doğmuştu. Karahisarlı Seyfi Çavuşun başlattığı bu geleneğin süreceğinden emin değildi; ama denemeye değerdi. Nitekim Aksekili Ethem Çavuş umutlarını boşa çıkarmamıştı. Cephede patlayan her merminin kovanı buradaki ustaların elinden geçtiğine göre bir aksilik olmazsa yeniden görüşeceklerdi.

Eylül 1922 - Ankara Bir buçuk yıl içinde kovan sekiz kere daha atölyeye uğradı. Üzerindeki mesajların sayısı da sekize ulaşmıştı. Mesaj yazanların sekizi de başka alay ve taburlardan farklı kişilerdi. Kovan her keresinde atölyedekilere daha büyük bir coşku yaşatıyor, istiklâl savaşının her zorlu durağından Ankara'ya barut, kan ve zafer kokusu taşıyordu. Türk ordusunun İzmir'e girdiği gün Ankara'da bayram havası eserken kovan yeniden gelmiş, ama bu sefer tüm atölyeyi yasa boğmuştu. Kovanın içinde, çelik kalemin yanı sıra bir mektup ile bir tane de bakır künye vardı. Kovanın üzerine kazınmış dokuzuncu notta; "Karahisarlı Seyfi Çavuş. 4. Alay 2. Tabur 8.Batarya 12 Muharrem 1341*** Banaz" yazılıydı. Atölyedekiler mektubu açıp okumaya koyuldular;

Bismillahirrahmanirrahim.

Selamün aleyküm gayretperver ustalar. Allah'a şükürler olsun ki mendebur düşman kaçıyor. Muzaffer Türk ordusu beş gündür durup dinlenmeksizin kâfiri kovalıyor. Güzel İzmir'e, kalplerimizdeki imanımız kadar yakınız artık. İki gün evvel Banaz'daki muharebede bataryamın çavuşlarından Seyfi, kalleş düşmanın kurşunuyla şahadete ermiştir. Cenazesini sıhhiyecilere teslim etmeden önce mintanının içinde bu kovanı buldum. Malumunuzdur ki vefat eden neferin künyesi ailesine yollanır. Lâkin beş gün önce Karahisar'ı ele geçirdiğimizde,Seyfi Çavuş'un ailesinin düşman tarafından katledildiğini öğrendik. Bu kahraman Türk evladı kederini yüreğine gömüp anacığını, babacığını defnedemeden düşmanın peşine düştü. Üç gün sonra kendisi de hakkın rahmetine kavuştu.Kovandaki yazılardan anladığım üzere bu topçu neferlerin bir ailesi de sizler olmuşsunuz. Bu sebeple Seyfi Çavuşun künyesini sizlere yolluyorum.Başınız sağ olsun. Hayır dualarınızı bizlerden, Fatihalarınızı aziz şehitlerimizden esirgemeyiniz. Hakkın rahmeti üzerinize olsun. Yüzbaşı Muhsin Talât 4.Alay 2. Tabur 8. Batarya
14 Muharrem 1341 Salihli"

Mektup bittiğinde tüm personel ağlıyordu. Atölyeye bir ölüm sessizliği çökmüştü. Hiç tanımadıkları halde iki satır yazıyla kardeş oldukları Seyfi Çavuşun ardından Fatiha okuyup amin dediler.

Kamil Usta yutkunarak tezgâhının başına oturdu. Kovanı yeniledi ama bu sefer, minik iki perçinle Seyfi Çavuşun künyesini kovanın dibine çaktı. Yine her zamanki merasimle mermiyi kundaklayıp sandığa yatırdı. Oysa o mermi bir daha düşman mevzilerine gönderilmeyecekti.

Ocak 1923-Ankara Savaşının bitmesinin ardından Ankara'daki mühimmat depolarında sayım ve temizlik yapılıyordu. Sandıklar tek tek açılıyor, mermiler sayılıp yeniden sandıklanıyor, kayda geçirilip daha tertipli bir cephaneliğe gönderiliyordu. Teğmen Hamdi Vâsıf, Kâmil ustanın hazırlayıp kundakladığı mermiyi buldu. Böyle bir anının-belki de yıllarca- sandıkların İçinde kalmasına gönlü elvermedi. Ciddi bir suç işliyor olmayı göze alıp mermiyi evine götürdü. Niyeti, ömrünün sonuna kadar mermiyi bir anı olarak saklamaktı.

29 Ekim 1923 - Ankara Teğmen Hamdi Vâsıf Ankara kalesine çıkan dik sokakları koşarak tırmanıyordu. Soğuğa rağmen kan ter içinde kalmıştı. Yarım saat önce 20:30 sıralarında meclisten, cumhuriyetin ilan edildiği duyurulmuştu. 101 pare top atışıyla cumhuriyet kutlanıyordu ve Seyfi Çavuş'un mermisi bu şöleni kaçırmamalıydı. Yetmiş, belki de sekseninci atışta topçuların yanına ulaşabilmişti. Yüzbaşı Muhsin Talat'ın yanına giderek sert bir asker selamı verdi.

"Hamdi Vâsıf Edirne! Bir maruzatım var komutanım" Yüzbaşı sorar gözlerle genç subaya bakıyordu.

"Evet teğmenim? Sizi dinliyorum"

Teğmen, üniformasının içinden mermiyi çıkarıp yüzbaşıya uzattı.

"Yüzbirinci pareyi en çok bu mermi hak ediyor komutanım. Müsaadenizle bu şerefi ondan esirgemeyelim"

Yüzbaşı Muhsin Talat gözlerine inanamamıştı. Sevinç gözyaşlarını tutamadı. O kadar heyecanlanmıştı ki neredeyse aralarındaki rütbe farkına bakmaksızın genç teğmenin ellerini öpecekti. Mermiyi alıp çekirdeğini dikkatlice yerinden çıkardı. Kovanın tepesine bir bez parçası tepip iyice sıkıştırdı. Subay şapkasını çıkarıp surun üzerine koydu. Mermiyi şapkanın içine yatırdı. Toplar atışlara devam ediyordu. 82, 83, ...97, 98, 99... On dakika kadar sonra, atışları sayan çavuş "Yüzüncüyü attık komutanım" diyince, Muhsin Talat, kovanı topun yatağına kendi elleriyle sürerek ateş emrini verdi. Subayların kılıçlarını çekerek selamladığı o son top sesi Ankara'nın her duvarından yankıyıp dört yıllık istiklâl savaşının tüm hikâyesini anlatmıştı sanki. Rütbe ve mevkilerine bakmaksızın topun başındaki tüm askerler kucaklaşarak birbirlerini kutladı. Son olarak Yüzbaşı Muhsin Talat ile Teğmen Hamdi Vâsıf sarıldılar. Kovan ayaklarının dibindeydi. Yüzbaşı eğilip saygıyla kovanı yerden aldı. Avuçlarının yanmasına aldırmadı bile...


BU VATAN, BU TOPRAKLAR ZOR KAZANILDI..VE HİÇ BİR KUVVET BİZİM ELİMİZDEN ALAMAZ!!!

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!! 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN...

28 Ağustos 2006

AÇTIM YENİ BİR PENCERE HAYATA


Kalbimin derinliklerine gömdüm
Göz yaşlarımla seni..
Açtım yeni bir pencere hayata..
Halbuki gidişin dün gibi aklımda..
Kalbim bazen kabullenmiyor..
Neden? Niçin? soruları beynimi tırmalıyor..
Artık düşünmüyorum..
Düşünmicem..
Sen bensiz mutlu isen ben sensiz de yaşarım..
Açtım hayata ufak olsada bir pencere..
Sensiz de olsa bu hayat..

26 Ağustos 2006

HAFTA SONU :))


GÜNAYYDINNNN :))))))))Geldiiii Hafta sonu geldi:)) Uyuma fazlaaa kalkk hadiii:)) Bugün cumartesi yarın Pazar :)AHH AHHH:)) Hadi güzelll bir kahvaltı sofrası hazırla..herşeyi ellerinle yap..özel ve güzel insanlar için..ailen için yap..sevgilin..eşin için yap ;)) hadiiii uyanmadın mı halaaa:))) sefgi pıtırcıklarıııı hadiiii gülümseyinn bakemmm;)) hayata şöyle bir göz kırpınn:)) bugünn yine varım bu dünyada diyinn ;)) öpüldünüss en kocamanından ;)

24 Ağustos 2006

GÜNAYYYYDDDDIIIINNNN



GÜNAYYYDINNNN:)) HERKESE HERŞEYE GÜNAYYDINNN:)) UYANINNNNN BUGÜNN ÇOK AMA ÇOOOK GÜZEL BİR GÜN OLUCAK:))) BİLYORUM OLUCAK;) HADİİ UYANN YÜZÜN YIKA..GÜNAYDIN DE HERŞEYE..HERKESE.. ÇİÇEKLERİNİ SULA ONLARLA KONUŞ GÜNAYDIN DE..KOMŞUNA GÜNAYDIN DE..İŞ ARKADAŞLARINA GÜNAYDIN DE..YAN MASANA BAK HADİİ..KOCAMANN BİR GÜLÜMSEME VE GÜNAYDIN DE;))HADİ HADİİİİİ UYANNN GÜNAYDINN DE HERŞEYE..HERKESE...İÇİNDEKİ YAŞAMA SEVİNCİNİ ÇIKART...UYUŞUK OLMAA..BUGÜN ÇOK AMA ÇOOOK GÜZEL BİR GÜN OLUCAK;) BUNDAN EMİNİMM..

HADİİİİ KALKKKK:)))) GÜL BAKİM:) YÜZÜNDE KOCAMANN BİR GÜLÜCÜK OLSUN..ENNN KOCAAAMANINNDANN HEMDE..BAK GÖRCEMM HERKESTEKİ GÜLÜMSEMEYİ..HADİİİ HADİİİ..İŞTE BÖYLE DAHA GÜZELSİNİZZZ:)))))

BURDAN HEPİNİZE BEYAZ PAPATYALAR GÖNDERİYORUM...HEPİNİZE GÜNAYDINN:)) HEPİNİZİİİ SEFİYORUMMM:))))

19 Ağustos 2006

Bilmiyorum...


Zaman geçsin istiyorum..
Geçsin ki gelsin o gün diyorum..
Ama hangi günü bekliyorum bilmiyorum..

Mutluluk mu bekliyorum..
Yoksa başka birşey mi..
Ne beklediğimi bilmiyorum..

Zaman geçip gidiyor..
Ve ben O na bekle beni diyemiyorum..
Yaşlanıyorum..
Yaşımı yaşamadan yaşlanıyorum..

Neyi bekliyorum..
Hangi günü bekliyorum..
Neden bekliyorum..
Hiçbirşey bilmiyorum..
Düşünemiyorum..
Yorgunum artık..Çok yorgunum..

18 Ağustos 2006

İYİ Kİ DOĞDUN CANIM


Dünyanın en çirkin şeyi:) Çirkinsin sen çook hemde:)
Sen geldin şu dünyaya benim papucumu dama attılarr:)
Annem seni daha çok sefiyor:P Babamda öyle:P Tabi sen evin küçüğüsün yaaa:P Bende küçüğüm ne olmuş yani :)) 5 yaş küçüksün diye küçük mü oldun:)) Hadi ordann canımmm:)) Birkere senin boyun benden daha uzun ben küçüğüm iştee:))))))





Canımm canımm kardeşim eski resmini koydum sayfama zaman ne kadar çabuk akıp geçiyor..
Dünyanın en çirkin şeyi..Çirkinsin işteee :)) Daha dün gibi aklımda senin annemin kucağında evden içeri girmen..Kimseye elletmemiştim seni.. Kırmızı bir örtü vardı yüzünde..Açtığımda örtünü bu ne kadar küçük bişe demiştim..Burnunun üstünde sarı sarı benekler vardı:))


Valla çirkindin işte:))) Ama şimdi şimdi dünyanın en güzel şeyisin..benim herşeyimsin..Dostum,arkadaşım,sırdaşım ve benim küçük miniminnacık kardeşimsin:))

SENİ DÜNYADAKİ HERKESTEN ÇOK SEVİYORUM.. SEN BENİM MİNİK KUZUCUMMSUNN:))

İYİ Kİ DOĞDUN BE GÜZEL KARDEŞİM..İYİ Kİ GİRDİN BU HAYATIMA.. VE İYİ Kİ BENİM YALNIZ BENİM KARDEŞİM OLDUN:))

SEVGİLERİMLE ABLAN:)

15 Ağustos 2006

AFFETMEMMMM:)))

Birgün yine karşıma çıksan..
Ellerimi tutup yalvarsan..
Yaptıklarından pişmansan..
AFFETMEMMM:))

Bırakma beni nolur desen..
Kalbinin sesini dinlesem..
Beni çok sevdiğini bilsem..
AFFETMEMMM:))

İstemem artık aşkını..
Sensiz kıldım yaşantımı..
Zehir ettin bu hayatı..
AFFETMEMMM:))

Unuttum hep sözlerini..
O güzelim gözlerini..
Artık ne yapsan boşuna..
AFFETMEMMM:))

Birgün yine karşıma çıksan..
Ellerimi tutup yalvarsan..
Yaptıklarından pişmansan..
AFFETMEMMM:))

Aradan uzun yıllar geçse..
Herşeyi bırakıp yine bana dönsen..
Saçlarımı okşayıp öpsen..
AFETTMEEMMMM:)))

12 Ağustos 2006

Mutluluk


Mutluluğu sormuşlar Abidin'e..
O da çizmiş kalabalık bir aile..
Fakir ama mutlu bir şekilde..
Sıkıca sarılmışlar birbirlerine..

Hayat budur işte..
Ne para ne de pul..

Hayat sağlıktır..
Hayat ailedir..
Hayat huzurdur..
Hayat sevmektir..
Hayat hayatı yaşayabilmeyi bilmektir..
Mutlu.. Huzurlu.. Mütevazi..
Ve Sevgi ile...


Güzel bir hafta sonu geçirin:)) Bu akşamki yıldızların yağmurunu izleyin..Her kayan bir yıldız için güzel dilekler dileyin..Elinizden geldiğince, mutlu olmak için çaba harcayınnn olarrrr mıııı:))))))))))))

07 Ağustos 2006

DAĞ RÜZGARI


Kaderde senden ayrı düşmek te varmış
Doğrusu bunu hiç düşünmemiştim…
Seni tanımadan..
Hele seni böyle deli,divane sevmeden..


Yanlızlık güzeldir diyordum.
Al başını kaç bu şehirden..

Ufukta bir çizgi gibi gördüğün dağlara..
Rüzgarın iyot kokularını taşıdığı denizlere git..
Git gidebildiğin yere git diyordum..


Oysa ki, senden kaçılmazmış..
Yokluğuna bir gün bile dayanılmazmış..
Bilmiyordum..

Yine de dayanmağa çalışıyorum işte..

Bir kır çiçeği koparıyorum gözlerine benzeyen..
Geçen bulutlara sesleniyorum ellerin diye..


Rüzgar güzel bir koku getirmişse..
Saçlarını okşayıp gelmiştir diyerek avunuyorum..
Yaşamak seninle bir başka zamanı..
Bir başka zamanda seni yaşamak..


Sevgili nilüfer şiirin devamı için teşekkürler;)

Herşeyden önce
Sensin..
Elbette sen...
Mutlaka sen...
İster uzakta ol,ister yanıbaşımda dur.
Sen ol yeterki bu zaman içinde.
Ben
Olmasamda olur.....

Seni bir yumağıma sarıyorum yıllardır,yinede bitmiyorsun...
Çaresizliğim gün gibi aşikar. .
Su olup çeşmelerden akan güzelliğin,
İnceliğin ışık ışık yüzüme vuran.
Sen güneş kadar sıcak,
Tabiat kadar gerçek..
Sen bahçelerde çiçek açtıran,
Sudan, havadan yüce varlık..
Sen,
O tek sevgi içimde..
Sen,
Görebildiğim tek aydınlık..
Bir nefeste benim için al,
Havasızlıktan öldürme beni.
Bulutlara, yıldızlara benim içinde bak.
Susadım diyorsam bir yudum su içmelisin.
Ben yorulduysam,
Sen oturmalısın...
Ellerim, sevilmek istiyor,
Saçlarım okşanmak,
Dudaklarım öpülmek istiyor.
Anlamalısın...

Ağaçların yeşili kalmadı,
Gökyüzünün mavisi yok.
Kim bu çaresiz adam?
Bu kıpkırmızı gözler kimin?
Kaç gecedir uykusu yok.
Gündüzü yok, gecesi yok.
Yok..yok.....
Anladım.
Sensiz yaşamanmaz bu dünyada .
İMKANI YOK....

Beni bunca saracak ne vardı?
Kanıma girecek,
Gözbebeklerime oturacak.
Bir senfoniki, Kulaklarımdan eksilmeyecek..
Ne vardı,hiç karşıma çıkmasaydın.
Bu kör olası gözler, görmeseydi seni.
Ne vardı, güzelliğini hiç bilmeseydim.
Bir dua gibi bellemeseydim adını.
Ne vardı, bütün gece, Gözlerimi tavana dikerek seni düşünmeseydim...



Ümit Yaşar Oğuzcan


Sevgili Cemal resim için teşekkür ederim:)

03 Ağustos 2006

AŞKA DAİR


Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun.


Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.

Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin... İki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz.

Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın. Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu.
Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?

Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın. Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki....

Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor. Kitap okurken de mutlu oluyorsun Unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana. Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....

Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir. Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu.

Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...

Nazım Hikmet

31 Temmuz 2006

İnsan kendi hakkında bir düşünceye sahip değilken bir düşünce uğruna savaşmak,
yapılabilcek en tehlikeli şeylerden biridir...
Yolunu yitirdiğini, şaşırdığını hissettiğin zaman ağaçları düşün, onların büyüme biçimini anımsa. Unutma ki yaprağı gür ama kökü zayıf bir ağaç ilk rüzgarda devrilir, oysa kökü güçlü az yapraklı ağaçta can suyu bin bir güçlükle dolaşır. Kökler ve yapraklar aynı ölçüde gelişmelidir, olayların içinde ve üzerinde olmalısın, ancak böyle gölge ve sığınak sunabilir, ancak böyle doğru mevsimde çiçekler ve meyveler ile donanabilirsin.

Ve sonra, önünde pek çok yol açılıp sen hangisini seçeceğini bilemediğin zaman, herhangi birine, öylece girme, otur ve bekle. Dünyaya geldiğin gün nasıl güvenli ve derin derin soluk aldıysan, öyle soluk al, hiçbir şeyin senin dikkatini dağıtmasına izin verme, bekle ve gene bekle. Dur, sessizce dur ve yüreğini dinle. Seninle konuştuğu zaman kalk ve yüreğinin götürdüğü yere git....

Susanna Tamaro

Belki yüreğimin sesisin...
Belki kör olmuş gözlerimin esiri...
Belki hayata bakış açım...
Belki yaşama sebebimsin...
Belki de hiçbirşeyimsin...
Belki...
Belkide bir hiçsin...

29 Temmuz 2006

MERHAMET....

Merhamet et insanlara...
Merhamet et ki merhamet bulasın...
Sevgi ile yaklaş...
Hor görme...
Kırma..İncitme...
Sadece dinle...Ne istiyor...Neye ihtiyacı var...
Biraz hassas davran..Davran ki sert kalbin yumuşasın...

Merhamet et hayvanlara...
Unutma ki onlar sana derdini anlatamaz...
Zarar verme onlara..Yiyecek ver...

Merhamet et çiçeklere...
Her sabah günaydın de...
İnan ki duyacaktır seni...Belki en iyi dostun olucaktır...
Sen nasıl susuz yaşayamazsan o da susuz sevgisiz yaşayamayacaktır...
Su ve sevgini ver ki ruhun serinlesin...

Ama ben neden bahsediyorum ki!!! İnsan insana düşman olmuş...Ne yapmış ki bu tanımadığın insan sen onun canını almışsın...Nasıl olduk biz!!!!Nereye gidiyoruz biz!!!!

Savaş olmuş ölmüş masum binlerce çocuk..yaşlı..anne..baba..Suçu ne? Ya organ mafyası? Organları alınsın diye öldürülen binlerce masum insan..Nasıl bir şeydir bu ya!!Yaşatırken birini diğerinin canını almak...YAZIK...YAZIK...ÇOK YAZIK!!!

BIRAKIN ALLAH AŞKINA İNSANIN İNSANA SAYGISI KALMAMIŞ SEVGİ Mİ ARIYORUZ...NE HAYVANI!!!NE ÇİÇEĞİ!!!

27 Temmuz 2006

AYYYY:))))))

AYYY:))) BENNN DÖNDÜM:)) BENİ BIRAKMAYAN TÜM CANIM CANIM DOSTLARIMA SONSUZ TEŞEKKÜR EDERİM...
SEVGİLİ PEACE SEN BENİM CANIMSIN BİLİYORSUN BUNU Dİ Mİ:)
SEVGİLİ UMAR GİTTİN AMA BİR YERLERDEN YİNE BANA ULAŞIYORSUN;) SAĞOL BENİM CANIM ARKADAŞIM;)

SEVGİLİ ERDİL BABA:)) SEN BİR TANESİN;) KIZIN YAZMAYA BAŞLADI;)))
SEVGİLİ NİLÜFER:)) AÇILIŞI YAPIYORUM HAYDİ BİSMİLLAH:))) HANDAN SIRADA:P
VE SEVGİLİ ERDOĞAN:) BU BLOGUN AÇILMASI EN ÇOK SANA AİT BİLİYORSUN BUNU Dİ Mİ;) DESTEK OLDUĞUN VE DOSTUM OLDUĞUN İÇİN SANA VE DİĞER TÜM ARKADAŞLARIMA TEKRAR TEŞEKKÜR EDERİM...İYİ Kİ VARSINIZ:)))

VE BUGÜN KANDİL EFENDİM:)) MÜBAREK BİR GÜNDE AÇILIŞ YAPIYORUZ:)) VATANIMIZA VE MİLLETİMİZE HAYIRLI UĞURLU OLSUN:P


TÜM MÜSLÜMAN ALEMİNİN MÜBAREK REGAİP KANDİLİNİ HAYIRLARIM...

SEVGİLERİMLE ZEHRA:)

15 Haziran 2006

YOLUN SONU

gezinin sonunu soruyorsunuz belki de sormuyorsunuz:) gezinin sonu da cok guzeldi..ama gezmek gormek aslinda bahane..gercek olan su ki hani derler ya dostunu geziye cikarak ya da onunla 2 gun kalarak taniyabilirsin..

evet ben iste bunu anladim..canimm dostlarim olan inci,gozde ve ahu..geziden sonra tamamen kardes olduk..aglarsa birimiz hepimiz agladik o'nun icin..gulerse birimiz hepimiz gulduk..birimizin sikintisinda hepimiz birden kostuk..iste dostluk dedigim yok yok kardes..belki kardesten öte..siz nasil tabir ederseniz artik..

umarim sizlerinde boyle guzel dostlari olur..ve olursa da lutfen kaybetmemek icin caba harcayin olur mu!

evet yolun sonu dedik..benim icin yolun sonu geldii..benden bu kadar..simdi dicekseniz ki tek dostların inci, gozde ve ahu mu? olur mu hic:)) bu blog sayesinde ne kadar guzel dostlar kazandim..

hepinizi ama hepinizi seviyorummmmm coook hemde..iyi ki varsiniz...

simdi gidiyorum..ama bakin gozum arkada kalmasin canimm dostlarim...gulun hep gulun..hayatta bazen olumsuzluklar olabilir ama bu sizin hayata kusmenize neden degildir ki..hayat cook guzel ve sevdiklerimiz yanimizda di mi...karsinizda ki insanlardan tebessumu eksik etmeyin hic:)) kapılar sizin icin acilacaktir tek bir tebessumle:))

herkese mutlu ve saglikli bir hayat diliyorummm....

sevgilerimle......

EKLEME YAPMAK ISTIYORUM..CANIM DOSTLARIM ARTIK BLOGA YAZMIYACAGIM..ARANIZDAN AYRILIYORUM..HEPINIZ KENDINIZE IYI BAKIN HEPINIZI SEVIYORUM...

12 Haziran 2006

hadiii geziyee gidelimmm:))) chapter 3 :)))

evettt kaldığımız yereden devam edelim istersenizzz:)))
ne demiştik en son Nemrud Halilallah'ı ateşe atmaya karar vermişti..
Ibrahim aleyhisselam'in atese atilmasi kararlastirildiktan sonra odun toplaniyor ve kocaman bir ates yakiliyor. Problem Halilallah'i atese atmakta. Rivayete göre Iblis insan sekline girip Nemrud'a mancinik kullanmasini tavsiye ediyor . Kur'an'da : « Onun (Ibrahim) icin bir bina yapin ve derhal onu atese atin ! dediler » buyurulmustur. Bir bina (mancilik) yapilip oradan Ibrahim aleyhisselam atese atilinca, ates bir gül bahcesi oluyor. Diger bir rivayete göre ici balik dolu bir havuz oluyor ates. Ve böylece ates Halilürrahman'i yakmiyor. Bu kurtarma olayi Kur'an-i Kerim'in Enbiya suresinde bildirilmistir : « Ey ates ! Ibrahim icin serinlik ve esenlik ol» dedik. Böylece ona bir tuzak kurmak istediler, fakat biz onlari, daha cok hüsrana ugrayanlar durumuna soktuk » . Bugün S.Urfa'da « Ayn-i Zelika » veya « Halilürrahman » isminde 50x30 m boylarinda bir havuz vardir. Buranin Hz. Ibrahim'in atese atildigi yer oldugu, baliklarin odunlardan meydana geldigi iddia olunmakta ve kimse bu baliklara dokunmamaktadir .

bir başka rivayetide size söylemek istiyorum..yani ufak çocukların anlattığı belki hayal kurmuş olabilirler belki başkaları söyledi onlarada bilmiyorum..Hz İbrahim ateşe atıldığında ateş suya, odunlarda balığa dönüştü dedik..birde nemrudun güzel kızının Hz ibrahim'i sevdiğini söylediler..babasına hayır atmayın o'nu ateşe dediğinde nemrud kızının da ateşe atılmasını emretti.. kızının atıldığı yerde de ateşin suya odunların balığa dönüştüğü söylendi..ve yine bir rivayete göre bu havuzda diğer balıkların haricinde beyaz büyük bir balık olarak yaşadığı ve eğer bir cuma bu balığı gören birisi olur ise tüm günahlarının af olacağını söylediler..
çok etkilenmiştik..baktık ama biz göremedik..:((

neyse efenimm kısa bir balıklı göl ziyaretinden sonra kalacağımız yere gittik..artık baya yorulmuştuk çünki...herkes dağıldı odalarına...tabee sonra tekrar bir odaya kapanıp eğlenmeye başladık... lütfen yanii yatıcak değiliz herhaldeee:))))) en son hoca kapıyı vurup çoookk sesiniz geliyor yavaş gülün diyene kadar tabeee :(((

neysee efenimm sabah oldu 6'da kalktık güzel bir kahvaltı ve doğru geziye çıkış amacımızın olduğu yeree:))) ee teknik amaçlı çıktık herhalde di mi yanii:)))))

yarım günde bitirdik gezimizi ve arkadaşlar şimdi rotamızz Harrannn:)))
Harran'a geldik..otobüsten inmemizle birlikte bir sürü küçük çocuk etrafımıza toplandılar..meraklı birkaç bakıştan sonra etrafımıza, kendimizi harranda eski bir kalenin içinde bulduk:)) artık kale diye ben adlandırıyorum:))

burda da ufak bir çocuk geldi yanımıza...erkek kumaş pantolonu giymiş, beyaz yarım kollu gömleği, kısacık kesilmiş saçları ile güzel yüzündeki anlamlı bir o kadar da acılı tebesümü ile başladı bize anlatmaya harap olmuş kaleyi...

o anlattı biz dinledik..soru sorduk cevap verdi..ama hep birşey vardı..nasıl bir çocuktu..biz gülerken o bizimle gülüyordu ama sanki içinde gerçekten gülmüyordu...sonra kim sordu bilmiyorum..oğlum dedi birisi gel buraya o da döndü ben erkek değilim kızım dedi..herkes durdu ve baktı o na...ne kötüdür bütün herkesinin odak noktası olmak.. sonra nasıl anlamadım dedi bizim hoca..o da anlatmaya başladı..herkes kaleyi bıraktı onun hayat hikayesini dinleme başladı..

annesi ve babası hep bir erkek çocuklarının olmasını istiyorlar her denemede bir kız..bir kız daha ve bir kız daha..ama bilmiyorlar ki bu Allah'ın takdiri ilahisi..neyse bizimkisi en küçük olan çocuk..bakıyorlar hepsi kız bu güzel yavruyu masum yavruyu erkek gibi giydiriyorlar..ve erkek çocuk gibi yetiştiriyorlar.. nasıl birşeydir bu?? neyse bu konuya girersem bizim gezi biter psikolojik eğitime dönüşür..konuyu burda noktalıyorum...zaten bize hikayesini anlattıktan sonra artık utandığından mıdır yoksa başka bir nedenden midir bilmiyorum bir daha gelmedi yanımıza..görmedik tekrar...

sonra bir kız çocuk daha buldumm:)) sarı saçlarının, güneşten bronzlaşmış yüzünü ve masmavi parlayan gözlerini kapatmış bir kız çocuğuydu..
harran gezimizin devamını onunla yaptık efenim elimi tuttu ben gidene kadar bırakmadı:))))
harrandaki çocukların hepsi o kadar güzellerdi ki..sanki hepsi sevgiye aç..hepsi masum..hepsi misafir perver..bilmiyorum gidip görmeniz gerekir oraları..yaşamanız gerek bu anlattığım duyguları..

efenim harranda iki evi nostaljik harran kültürü ile döşemişler örtüler, puşiler ve taşlarla işlenmiş elbiseler koymuşlar içine..giyinip resim çekiliyorsunuz:)) valla bende çekildim emme koymam buraya çook komik çıkmışım dalga geçmenizi istemem efenimmm:p

harran'a da veda ettikten sonra efenim tekrar urfa'nın içine doğru yola çıktık..balıklı gölü akşam dolaşmıştık tekrar gündüz gözü ile görmek gerek efenim oraları...balıklı gölün karşısında kocaman çok güzel bir çarşı var kapalı çarşıya benzettim ben orayı:))) bir sürü rengarenk örtüler aldık:)) puşii aldık:))) çok eğlenceliydi..

efenimmm heryeri dolaştıktan sonra..hazırlık yapmak için tekrar dönmemiz gerekli otele:)) ne hazırlığı mı??? efenimmm akşama sıra gecesi varrr:)))))

otele geldikk:)) son sürat hazırlanıp süslendikten sonra;) :)))) tekrar otobüslere doluştuk...
sıra gecesinin yapılacağı yere doğru yola çıktık tekrar...
oturulacak yerler 5'er kişilik ayarlanmış..yerde minderler..ortada kocaman bir sini...sazlar gelmiş...efenimm başladı bizim sazlı sözlü sıra gecemiz...yemekler yendi..oyunlar oynandı..danslar edildi..gecenin sonuna şarkılar söylendi hep bir ağızdan...rüya gibiydi gerçekten çok eğlenceliydi...ilerleyen saatlerde ortaya gelen çiğ köfte artık çiğ köftemiydi yoksa sadece acı ve bulgurmuydu anlamadım:)))) sadece zehir gibi birşey içimden geçti kulaklarımdan çıktı:)))))))ayyy su bile fayda etmiyor valla:))))))

efenim en son olarak herkese mırra dağıtıldı...mırra, acı kahve..ama kahveden biraz daha farklı ve kokulu..herkese aynı bardakta dağıtıldı herkes bir yudum içti....

veee kalk gonku ilee kalktıkkk:))))efenimmm ilk hedefimizz yatakkk:))))))))ölcemm yoksaaa uykusuzluktan:)))

08 Haziran 2006

hadii geziyee gidelimmm:))) devammm...

Efenimmmm nerdee kalmıştık:)) hıı yola çıktık:)))

herkeste bir heyecan bir mutluluk:)) aslında herkes biryerlere gitmiştir mutlaka ama insan arkadaşları ile gidince daha bir farklı duyguya kapılıyor:)) neysee otobüste herkes bir yeri kapmış..bizim bindiğimiz yer son duraktı ordan yola çıkıcaktık:)) valla bize en arka koltuklar kalmıştı..ama ne deyim ilerleyen saatlerde bizim bulunduğumuz yer o kadar eğlenceli oldu ki bizim hoca bile oturduğu ikinci sıradan geldi arkaya:)))))

öncelikle bir organizatör olarak, herkese tek tek hoşgeldiniz merasiminden sonra geçtim arka sıradaki yerimeee:))) ilk durağımızz Birecik... Birecik'te ki soyu tükenmekte olan kelaynak kuşlarına gittik..o kadar güzellerdi ki:)) soyunun tükenmekte olması da bir o kadar acı:(((

efenimm ordaki ziyaretimizden sonra birecikte bir kahveye geçtik..molaa amaçlı (anlarsınız;) ) herkes oturdu bir yere yaff ben oturamam dolaşmam lazımm:))) aldım gözde'yi yanıma( kardeşim dediğim dostlarımdan birincisi) gittik dolaşmaya..kahvenin yan tarafında kocamannn bir tavuzkuşu bulduk:)) tavuzkuşunun o kadar güzel renklerde tüyleri vardı ki yanına gidip bakmak istedik..kuş bizden korktu kaçmaya başladı:)) ee bizde artık nedendir bilinmez kovalamaya başladık:))))) kuş kaçıyor biz kovalıyoruz... :))) yakalayamadan geri döndük:) hoş yakalasak ne yapcaz o meçhul sevicez belki ama kocamann kuş yaff insan korkar severken öyle değil mi? :)))

kuşu kovalıycağız diye baya uzaklaşmışız dönüşte kuşun tüylerinden bulduk..dökülmüşş:( aldık sakladık hala duruyo:))

neyseee biz kahveye vardığımızda herkes toparlanmış otobüse biniyordu..tam zamanında gitmişiz yani:))

Birecikten ayrıldık rotamızz Ş.Urfa:))) biraz yol kat ettikten sonra otobüsü durdurdukk:)) ne mi yaptık?? yolda otobüse çingene aldık:))) yaa birinde darbuka..birinde de klarnet:)) allah'ım muhteşemdi:)) alkışların eşliğinde klarnet ve darbuka ve de kısların göbek havaları OFF OFFF :))))kahkahalar eşliğinde alkışlar:)))

Bu eğlence ile Urfa'ya kadar geldik efenim:)) ama urfaya girmeden önce bir Atatürk barajını ziyaret etmemiz gerekirdi tabi ki:))) ne büyük ne muhteşem bir barajdı anlatamam:))) kısa bir slayt gösterisinden sonra (baraj ile ilgili) kısa bir tur attık barajın etrafında:)))

ordan kalacağımız yere yöneldik:))) vardığımızda artık akşam oluyordu:)) hemen pastalar,kolalar, yiyecekler çıktı ortaya.. güzel bir çardak bulundu...afiyetle yenen bir yemekten sonraa doğruu balıklıı göle efenimm:)))))

doluştuk yine otobüse..şehir ışıl ışıl..camiye geldiğimizde o kadar huzur verici ve temiz bir ortam vardı ki anlatamam size...daha bizi gören ufak çocuklar yanımıza yaklaşarak ablaaa size ingilizce, arapça,türkce,kürtçe Hz. İbrahim'in hikayesini anlatalım..:))) yahu çocuklara bak kaç dil biliyor:))) yaşları da küçük 6-7-8...

ben size bu rivayeti türkçe anlatim:)))

Bir gün Nemrud bir rüya gördü. Bir rivayete göre, rüyasinda gökyüzünde bir nurun parladigini, günesin, ayin ve yildizlarin bu nurun isiginda kayboldugunu gördü. Diger bir rivayete göre ise, rüyasinda bir kimsenin gelip tahtindan kaldirip kendini yere vurdugunu gördü. Müneccimlere gördügü rüyayi anlatip tâbir ettirdi. Bunlar "Yeni bir peygamber ve din gelecek, senin saltanatini temelinden yikacak ! Ona göre tedbir almalisin" diye tâbir ettiler. Nemrud bu isin tedbiri kolaydir deyip, " Bundan sonra kimse cocuk sâhibi olmayacak. Hanimlardan uzak durulacak. Dogan cocuklar, erkekse öldürülecek, kizsa birakilacak" emrini verdi. Bu suretle 100.000 mâsum bebegi öldürüldügü nakledilmistir .

Bu sirada Hz. Ibrahim'in annesi hâmile idi. Âzer'in durumunu bildigi icin, onu doguma yaklasinca kendisinden uzaklastirdi ve gizlice bir magaraya gitti ve orda Hz. Ibrahim'i dünyaya getirdi. Dogduktan sonra annesi onu emzirdi ve magarayi kapatip geri sehre döndü. Âzer'e ," Cocuk cok zayif dogdu ve hemen öldü" dedi. Bundan sonra magaraya - gizlice -gelip Ibrahim aleyhisselami emzirip geri eve dönerdi. Rivâyetlere göre, Hz. Ibrahim magarada 7, 13, 16 veya 17 yasina kadar kaldi .

Burada kısa bir şey söylemek istiyorum..ben bu mağaraya girdim ufacık bir yer.. küçücük bir delik var üst tarafta..buranın resmini çekememiştim aslında görmenizi çok isterdim.. bize mağaranın içinde söylenen o delikten bir ceylan memesini uzatıp Hz. ibrahim'i süt ile beslediği idi.. Orda çok etkilenmiştim mağaradan çıktığımda ağlamaktan birhal olmuştum... neysee efenim kaldığımız yerden devam edelim...

Ibrahim aleyhisselam hakkinda Allahü Teâlâ « Halil'im » demistir. Bu da onun Allahi arayip bulmasindandir. Bunun icin Kur'an-i Kerim'de sunlar buyrulmustur : «Böylece biz, kesin iman edenler olmasi icin Ibrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk. Gecenin karanligi onu kaplayinca bir yildiz gördü, Rabbim budur, dedi. Yildiz batinca, batanlari sevmem, dedi. Ay'i dogarken görünce, Rabbim budur, dedi. O da batinca, Rabbim bana dogru yolu göstermezse elbette yoldan sapan topluluklardan olurum,dedi. Günesi dogarken görünce de, Rabbim budur, zira daha büyük, dedi. O da batinca, dedi ki : Ey kavmim ! Ben sizin (Allah'a) ortak kostugunuz seylerden uzagim » . Bu olay resmi olarak bakilirsa Hz. Ibrahim'in peygamberlik baslangicidir. Bundan sonra Hz.Ibrahim Bâbil kavmine Allah'in emirlerini teblig etmeye basladi ve bircok delil gösterdi.

Babil halki Allah'in yolundan saptigi icin her sene putlar icin âyin düzenlerdi. Bu âyin'de bir yere toplanir bayram yapar ve sonra puthaneye gider, putlara secde eder, sonra da evlerine dönerlerdi. Böyle bir bayram günü, Ibrahim aleyhisselam puthaneye girip, bir balta ile bütün kücük putlari kirdi. Baltayi da, en büyük putun boynuna asdi ve oradan uzaklasti. Keldâniler puthâneye girince bütün putlarin kirildigini gördüler ve bunu yapani yakalayarak cezâlandirmak istediler. Hz. Ibrahimi getirip, bu isi sen mi yaptin dediler. Ibrahim aleyhisselam « Kendisi dururken kücük putlara tapinilmasi istemedigi icin, boynunda asili olan büyük put yapmistir. Inanmazsaniz kendisine sorunuz » buyurdu. Onlar 'Putlar konusamaz ki, sen onlara sor diyorsun' dediler. Bunun üzerine Ibrahim aleyhisselam « O halde konusamayan ve kendilerini kirilmaktan kurtaramayan putlara neden ibadet edersiniz ? Size ve tapdiginiz putlara yaziklar olsun » dedi , ama bu hic bir fayda vermedi, cünkü onlar : «Dediler ki. Biz, babalarimizi bunlara tapar kimseler bulduk

Ibrahim aleyhisselam putlari kirinca putperestler bu isin onun yaptigini anladilar ve ceza vermek üzere hapsettiler. Durumu Nemrud'a bildirdiler.

Rivayete göre Nemrud Hz. Ibrahim'in yaptigini duyunca onu yanina cagirdi. O zaman insanlar Nemrud'a secde ederlerdi. Ibrahim aleyhisselam secde etmeyince Nemrud " Nicin secde etmedin" diye sordu. Hz. Ibrahim de: « Ben beni yaratan Allahü Teâla'dan ziyade secde etmem » buyurdu. Nemrud " Seni yaratan kim ? " diye sorunca, Ibrahim aleyhisselam: « Benim Rabbim, dirilten ve öldüren Allah'dir » diye cevap verdi. Nemrud, " ben de diriltirim" diyerek zindandan iki kisi getirtti. Birini serbest birakip, birini öldürdü. Güya böylece diriltmis ve öldürmüs oldu. Hz. Ibrahim bunun karsisinda : « Benim Rabbim günesi dogudan getirir, dogurtur. Eger gücün yetiyorsa sen de bati'dan dogdur » buyurunca Nemrud sasirip, âciz kaldi. Bu husus Bakara suresinin 258. âyetinde bildirilmistir . Bu münazaranin vukuu buldugu zaman hakkinda iki rivayet vardir. Birincisi, Ibrahim aleyhisselam putlari kirinca onu yakalayip hapsettiler. Sonra atese atmak icin hapisten cikarip , Nemrud'un yanina götürdüklerinde gerceklesmistir. Diger rivayete göre insanlar arasinda büyük bir kitlik cikmisti. Bundan dolayi insanlar yiyecek almak icin Nemrud'a giderlerdi. Nemrud her gelene, "Senin Rabbin kim ? " diye sorar ve "Benim Rabbim sensin" diyenlere gida maddeleri verirdi. Hz. Ibrahim yiyecek almaya gelip Nemrud ona bu soruyu sorunca Ibrahim aleyhisselam : « Benim Rabbim dirilten, hayat veren ve öldürendir » dedi ve böylece bu münazara vukuu buldu . Bu olay'dan sonra Keldâniler Halilallah'i ceza verek istediler ve onu ilk önce hapise attilar. Sonra Nemrud onu atese atmaya karar verdi. Rivayete göre bu fikri Nemrud'un aklina Hênun adinda biri getirdi ve Allah onu sonra yerin dibine batirdi.

efenimmm kısa bir ara verelimmm ne dersinizz:))) yorulduk epeyce di mi ama:)))))


devammm ediceekkk:)))) resimlerde bir sonraki postaa artıkk:)))

06 Haziran 2006

hadi geziye gidelimmm:)))

Üniversite 3 teyim:) Birgün sevdiğim bir hocam (Yılmaz bey) dersteyken ortaya bir konu attı:))
Geziye gidelim Urfa'ya..ordan Adıyaman yapar tekrar geliriz dedi..sadece 3 gün dedi:)) sınıf çıldırdı ama öncülük yapan yok ki harekete geçsin:) baktım olucak gibi değil atla kısım zehra bu olaya dedim:)) yaparsan sen yaparsın:)) hayy demez olaydımmmm:))) şaka bir yana iyi ki atlamışımm hayatımızın en güzel gezisini yaptık sınıfça:)) ya bir kere ben olurumda güzel olmaz mı efeenimmm:)))

neysee ben bu işi aldım ama canım da çıktı..bir rektörlük.. bir dekanlık..bir hoca..bir bölüm başkanlığı..enn sonn sekreterr:))) ayyy ne zahmetli bir iştii yaff:(( hatırladıkça var yaa:)))) Bu koşturmada iki kilo vermişimdir:p

efenimm işler bitti.. planı da yaptık cuma sınıfça okulu ekiyoruz sabah saat 6 da yola çıkıyoruz..pazar akşam adanaya dönüyoruz:)) 47 kişi olarak yola koyulduk:)) tabi buna hocam yılmaz bey ve sevgili eşi özgün teyze'de dahil:))

günler su gibi geçiyor..herkeste hazırlık, telaş..pastalar..börekler..off off muhteşemm:)) efenim sabahın köründe yola çıkınca acıkacağımız için pasta börek yaptık:))sınıfımızın hamaratlı kızları döktürmüşlerdi:)) valla ne deyim benimde annem döktürmüştü:))))

Evett herşey hazır..valizler..pastalar..börekler..ve de nasihatlarr:))) akşamdan beynimi yıkadılar..kısım dikkat et.. hocanın yanından ayrılma :P nemruta çıkıcaksınız bak uçmaa:))))) şaka bir yana tabii:)) eee şimdi sabah nasıl olucak:( BEKLE Kİ OLSUN:))

Veee uyumadan geçen bir geceden sonra sabah oldu:)) evdeki herkesi kaldırdım 5'te:))) hehehe:))
eee gidiyoruzzz yaaa:))) ben tek gidiyorum ama kalksınlar efenim onlarda:))
herkesle öpüştük falan filan..neysee arkamdan birde su döktüler..sanki ben yıllık tura çıkıyorum:)) :p

gittim buluşma noktasına:) bizim eve yakın biryerde buluştuk:) otobüs geldi:)) herkes fulll:)) kadro tamam:))valizleri yerleştirdiğimiz gibi çıktık yolaa:)))

haydi bismillah:))) efenim herkese hayırlı yolculuklar:)))

devamııı mı? sonraa efenim sonraa:))))

02 Haziran 2006

dua 2:))

(HİTİTLERİN M.Ö. 2000 YILINDAKi DUVAR YAZISINDANALINMIŞTIR.)

Tanrım beni yavaşlat,

Aklımı sakinleştirerek kalbimi dinlendir...

Zamanın sonsuzluğunu göstererek bu telaşlı hızımı dengele...

Günün karmaşası içinde bana sonsuza kadar yaşayacak tepelerin sükunetini ver. ..

Sinirlerim ve kaslarımdaki gerginliği, belleğimde yaşayan akarsuların melodisiyle yıka, götür...

Uykunun o büyüleyici ve iyileştirici gücünü duymama yardımcı ol...

Anlık zevkleri yaşayabilme sanatını öğret; bir çiçeğe bakmak için yavaşlamayı, güzel bir köpek ya da kediyi okşamak için durmayı, güzel birkitaptan birkaç satır okumayı, balık avlayabilmeyi, hülyalara dalabilmeyi öğret...

Her gün bana kaplumbağa ve tavşanın masalını hatırlat...

Hatırlat ki yarışı her zaman hızlı koşanın bitirmediğini, yaşamda hızı arttırmaktan çok daha önemli şeyler olduğunu bileyim...

Heybetli meşe ağacının dallarından yukarıya doğru bakmamı sağla...

Bakıp göreyim ki, onun böyle güçlü ve büyük olması yavaş ve iyi büyümesine bağlıdır...

Beni yavaşlat Tanrım ve köklerimi yaşam toprağının kalıcı değerlerine doğru göndermeme yardım et...

Yardım et ki, kaderimin yıldızlarına doğru daha olgun ve daha sağlıklı olarak yükseleyim...

Ve hepsinden önemlisi...

Tanrım,

Bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için CESARET,

Değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için SABIR,

İkisi arasındaki farkı bilmek için AKIL ve

Beni aşkın körlüğünden ve yalanlarından koruyacak
DOSTLAR ver...


AMİNNNNNN:))))))

mutlu bir hafta sonu dileği ile;))))

31 Mayıs 2006

gözler

Gözler kalbin aynası mıdır?

Yoksa yürek mi sevdanın?

Göz görmeden yürek sever mi?

Yürek yanar mı görmediği kişi için?

Bu yürek aşık olur mu Kalpten inandığı kişi için?

Peki görmediği kişi için bu kalp uçar mı başka başka yerlere?

Bileniniz var mı nedir bunun adı?

Kader?