31 Mayıs 2006

gözler

Gözler kalbin aynası mıdır?

Yoksa yürek mi sevdanın?

Göz görmeden yürek sever mi?

Yürek yanar mı görmediği kişi için?

Bu yürek aşık olur mu Kalpten inandığı kişi için?

Peki görmediği kişi için bu kalp uçar mı başka başka yerlere?

Bileniniz var mı nedir bunun adı?

Kader?

29 Mayıs 2006

DUA

ALLAH'IM! BANA ÖYLE BİR GÖNÜL VER Kİ: GÜNLÜK YAŞAMDA "BEN" YERİNE, DAHA ÇOK "SEN" SÖZCÜĞÜNÜ KULLANABİLEYİM...

BANA ÖYLE BİR SEVGİ VER Kİ: SONSUZ BİR HAZİNE GİBİ BİTMESİN, ÇOĞALSIN DAHA DA SEVDİKÇE, DOLDURSUN SARSIN ÇEVREMİ. HATTA DÜŞMANLARIMI DA SEVEBİLEYİM...

BANA ÖYLE BİR GÜÇ VER Kİ: HERKESTEN DAHA ÇOK ÇALIŞABİLEYİM...

BANA ÖYLE BİR UMUT VER Kİ: BUGÜNE KADAR YAPMIŞ OLDUĞUM HATALAR İÇİN KARAMSARLIĞA DÜŞMEYEYİM...

HERŞEYDEN AKLANMIŞ OLARAK TEKRAR YAŞAMA YENİDEN BAŞLAYAYIM...

ADOSH


BU YAZI BENİM BEN OLMAMI SAĞLIYOR...SİZİNLE DE PAYLAŞMAK İSTEDİM...

ÇOK GÜZEL BİR HAFTAYA AÇILSIN GÖNLÜMÜZ...HERKESE KOLAY GELSİNNN...

MUTLU BİR HAFTAAAA DİLERİMMM:))))

25 Mayıs 2006

Okulumun Yolları


Tam 7 yıl önce yürümeye başladım bu yollarında..

Küçüktüm o zamanlar..

Gözüm açılmamıştı..Hoş hala daha açılmadı ama..
Ne günlerim geçti bu yollarında..

Kah derse yetişmek için..Kah sınava yetişmek için koştum..

Ben hep geç kalırdım di mi! Dilin olsa da konuşsa bu yolların..





Sıkıldığımızda soluğu manzaranda alırdık..

Ağlamak istediğimizde..

Eğlenmek istediğimizde..

Konuşmak istediğimizde..








Sadece sus..

Sadece izle..

Sadece dinle..

Ve sadece düşün..





Bak ve benim göremediklerimi görmeye çalış..

Düşünemediklerimi düşünmeye çalış..

Hayal edemediklerimi hayal etmeye çalış..

Hatırladın mı hayalimizi?

Bir tekne..

Bir taraftan balık tutacaktık bir taraftan da

ekmek arası balık yapıcaktık..

Daha küçüğüz ya..Hayal kurduk işte..

Burası neresi mi? Sık sık gittiğimiz Kayıkhane.. Oturduğumuz çay içtiğimiz..Sohbet ettiğimiz yer burası..

En güzel hayallerimizi kurduğumuz yer burası..






Bak bir gece daha oldu..

Hadi bakalımm..

Güzel hayaller kurun olur mu:))

20 Mayıs 2006

melek

melek

MELEK

Zor geliyor..
İnsana kaçması dertli bir aşktan..
Zor geliyor..
Başlamak herşeye sil yeni baştan..

İstemiyor..
Kendini boşluğa fırlatıp atmak..
İstemiyor..
Eski bir aşkı tadında bırakmak..
Baktım o güzel yüreğini kapadın deli aşklara..

Zalim beni attığın gibi atamam seni bir kenara..
İnsan unutur üzenleri..
Allah unutur mu hiç..
Hain perişan gönüllere ilacım beni sende iç..

Umurunda mı bana verdiğin acının süresi..
Yüreğimdeki nefretin bile sana yok gidesi..

Arkandan ağladım ama yalan oldu söylediklerin..
Maziden korkmadım ama sıradan mı istediklerim..
Ne olursun uyma şeytana..
Çıkacak bak söylediklerim..
Beni zalim belledin ama yeri cennet tüm meleklerin..

Ya ben takıldım şarkılara..Bu şarkımızda Serdar Abimizden..Bence Süpper..

GÜNAYYYYYDDDDIIINNN HERKESE:)))

Aydınlık güzel bir güne açılsın günümüz..Güzel bir hafta sonu geçirmek dileği ile..

19 Mayıs 2006

kınalı kuzumm

kınalıkuzum

kınalı kuzum

Ne yiyor ne içiyorsun elde değil aklım sende..
Gece çok geç yatıyorsun gelde bir demli çay iç benle..
Olmadı akşam yemeğe yetiş bari yolunu gözlüyor Perihan Hanım..
Bu ayrı ev işine alışamadım..
Sızlıyor ince ince SOL Yanım..

aaa nenni nennii kınalı kuzum..
Büyüdün de adam mı oldun?
Yanağı pembem,dudağı kirazım..
Gözü okyanusum iyi ki doğdun..

Bu yürek çarpıntısı ömürlük biliyorsun..
Büyümedin hiç gözümde..
Bebeğim sen ne diyorsun..

Bir dualık mesafedeyim..
Ne zaman sıkışırsan yanındayım..
Ha bu arada soğudu havalar üşütme kurban olayım..

aaa nenni nennii kınalı kuzum..
Büyüdün de adam mı oldun?
Yanağı pembem,dudağı kirazım..
Gözü okyanusum iyi ki doğdun..

18 Mayıs 2006

Kim Kimi Sever?





Beyaz karayı, sinek yarayı, zengin parayısever...

Yemek tuzu, rakı buzu, maymun muzu sever...







Ördek kazı, güzel nazı, aşık sazı sever.


Kuş darıyı, çiçek arıyı, erkek karıyısever.

Ana çocuğu, çoban gocuğu, yumurta sucuğusever.






Ocak közü, kirpik gözü, ozan sözü sever...
Garip sılayı, yiğit halayı, tencere kalayısever.

Davul zurnayı, avcı turnayı, deve hurmayı sever.

Alın kelini, cömert elini, cimri dilinisever.

Çöl yağmuru, çizme çamuru, oklava hamurusever.





Tembel yatmayı, geveze atmayı, pazarcı satmayı sever.

Şişe tıpayı, şarap kupayı, eşek sopayısever.

Ebe bebeği, kahve dibeği, çengi göbeğisever.







Memur masayı, ermiş asayı, hakim yasayı sever.

Haylaz döveni, dalkavuk öveni, hergelesöveni sever.

Sarhoş dostunu, ayı postunu, yaşlı bastonusever.







Hatip lafı, suçlu affı, açıkgöz safı sever.

Orman çamı, kedi damı, işçi zammı sever.

Mektup pulu, Tanrı kulu sever.


Ya siz kimi?





Günaydınnnn:))









11 Mayıs 2006

.........


Bebekmişim...
Annemin kucağından hiç inmezmişim..

Hayata korkusuzca bakarmışım..
Hayatta neler olup bittiğini anlamadan..

Tek dostum annemmiş..

Düşersem annem kaldırır nasıl olsa diye..





Büyümüşüm..

Annemin ellinden tutmuşum..

Gül demişler..

Gülmüşüm..

Çekilmişim resmimi büyüdüğüme kanıt olsun diye..






Bir çocuk varmış..

Hayatı insanları kendi gibi bilmiş..

Güvenmiş..

Sevmiş..

Ama bu hayat beklediği gibi değilmiş..

Bu hayat acımasız bir hayatmış..

Aradığını bulamadığın..

Buldum dediğinde ise aslında senin olmadığını anladığın..

Nasıl bir hayat bu?

Ben büyümek istemiyorum..

Korkuyorum..

İçimdeki çocuğu kaybetmeden yaşamayı diliyorum..

08 Mayıs 2006

Seviyorrr..Sevmiyorrr..



Günlerden bir gün, evrenin bir noktasında, küçük bir tırtıl gözlerini hayata açmış.
Doğal içgüdüleri ile hemen beslenmeye başlamış.
Ne bulursa yemiş. Bir süre sonra, yeterince büyüdüğünde,
kendine güvenli bir yer bulup, bir koza örmeye başlamış.
Bu kozanın içinde geçirdiği uzunca bir sürenin sonunda da,
rengarenk kanatlı bir kelebek olup çıkmış...

Minik kelebek, uçabiliyor olmanın da verdiği mutlulukla uçmaya başlamış.
Dağlar tepeler aşmış, ormanın her yerini dolaşmış.
Derken bir vadiye gelmiş. Rengarenk çiçeklerin bulunduğu bir vadiye.

Etrafına şaşkın şaşkın bakarken, vadinin öbür ucunda bir papatya görmüş.
Bir anda afallamış. Ne düşüneceğini, ne yapacağını bilememiş.
İçi
nden "Ne muhteşem bir çiçek" diye geçirmiş.
Ve vakit kaybetmeden yüzlerce renkli, hoş kokulu çiçeğin üzerinden geçip
doğruca onun yanında almış soluğu.
"Merhaba" demiş papatyaya, "sizi uzaktan gördüm ve yanınıza gelmek istedim".
Nazlı papatya şöyle bir bakmış konuğuna ve "Merhaba" demiş,
"ben de yalnızlıktan sıkılmıştım zaten." Ve konuşmaya başlamışlar.
Kelebek ona hayat hikayesini, nerede dünyaya geldiğini, geçtiği ormanı, tepeleri anlatmış.
Papatya da ona kendinden bahsetmiş. Birbirlerinden gerçekten hoşlanmışlar. Kelebek bütün zamanını papatyayla geçirmiş. Gece olunca beraber yıldızları ve ateş böceklerinin danslarını seyretmişler. Gündüz olunca kelebek, kanatlarıyla papatyayı güneşin yakıcı ışınlarından korumuş. Minik kelebek papatyayı çok sevmiş. O kadar çok sevmiş ki, bir türlü onun yanından ayrılamamış.Papatyanın da onu sevip sevmediğini merak ediyormuş. Ama cesaret edip de bunu papatyaya söyleyememiş bir türlü. Onu kırmaktan,incitmekten, bu yüzden kaybetmekten korkmuş. Papatya da kelebeği çok sevmiş ama o da bir türlü söyleyememiş sevgisini. Duygularının karşılığının olmayacağından, bu yüzden kelebeği kaybedeceğinden korkmuş.
Böylece iki sevgili yan yana ama sevgilerini paylaşmadan sürekli sohbet etmişler.


Böylece saatler saatleri kovalamış. Günler geçip de, kelebek artık zamanı kalmadığını, gücünün tükendiğini anlayınca, papatyaya dönmüş ve; "Üzgünüm ama senden ayrılmam gerekecek" demiş. Papatya buna bir anlam verememiş. "Neden" demiş. "Yoksa benim yanımda mutsuz musun?".

"Hayır" demiş kelebek. "Bilakis, sen benim hayatıma anlam kattın. Fakat biz kelebeklerin ömrü sadece üç gündür. Ve ben de ömrümü tamamladım. Artıkkelebeklerin hiç ölmediği bir yere gitmeliyim."

Papatya bu duruma çok üzülmüş ama yapacak bir şey yokmuş zaten. Kelebek artık hiç gücünün kalmadığını, daha fazla tutunamayacağını fark ettiğinde, son bir gayretle papatyaya "Sevi seviyorum"diyebilmiş ancak. Papatya donakalmış. Sadece "Bende..." diyebilmiş kelebeğin arkasından. Ardından da gözyaşlarına boğulmuş.

İçinden "Keşke onun da beni sevdiğini bilseydim.Keşke onu sevdiğimi söyleyebilseydim." diye geçirmiş. Papatya, sevdiğinin onu sevdiğini bilmeden geçirdiği günlerinacısına dayanamamış. Bir süre sonra yaprakları önce solmuş,sonra da dökülmeye başlamış.

İşte o günden beri, bunu bilen aşıklar, sevgililerine soramadıklarını hep papatyalara sormuş:"Seviyor mu, sevmiyor mu?"...


04 Mayıs 2006

..Sevgi Karşılıksızdır..


Aşk karşılıklıdır, sevgi değil...
Aşkta karşılığı istenen; arzular, özveri, dayanışma, iletişim, sadakat vardır.
El eli tutmak ister... Göz gözü arar..
Saçlar okşanmayı bekler...Ama sevgi öyle değil...
Sevgi çoğu zaman karşılıksızdır...
Bir kedi yavrusunu kucaklamanın,
bir köpeğin başını okşamanın,
uzaklarda yanan bir orman için yanmanın,
okyanustaki balinaları sevmenin ne karşılığı olabilir ki?..
Aşk tek başına değildir, muhatabı gitti mi bakarsınız bitiverdi...
Ama sevgi tek başına, yalnız...Bitmez...
Geçtiğimiz günlerde küçük kız, alt kattaki veterinerin hediye ettiği küçükkaplumbağa ile o gece mutlu mutlu uyudu... Sabah kalktığında şaşkındı ve içinde dayanılmaz bir acı vardı. Kaplumbağanınayakları yok olmuştu...
Durmadan ağladı.
Yaşlı gözlerini ova ova arada bir eğilip bir baktı,arkadaşının ayakları yok...
Onu aldığı gibi veterinere indi, küçük parmakları ile veterinere gösterdi:
"Ayakları gitti..."
Veteriner onu oturttu, sehpanın üzerine kaplumbağayı koydu,
şimdi sessizcebeklemesini ve Allah'a dua etmesini söyledi...
Biraz sonra küçük kız bağırdı:
"Ayakları geldi ..."
Bu sevgi...O küçük kız bir gün gelecek büyüyecek...
Yaşamın koşulları, o daracık zor yolları,
insanın üzerine dalga dalga gelen o iyi-kötü günleri,
acıları ve sevinçleri arasında yürüyüp gidecek...
Belki aşık olacak...
Ama küçük kaplumbağasını asla unutmayacak...
Ona kişiliğini veren, onu biçimlendiren, onu insan yapan;
O küçükkaplumbağaya karşı duyduğu sevgi olacak...
Çünkü sevgi yücedir...
Bitmez...
Karşılıksız...
Ve çıkarsız...


bekir coşkun

03 Mayıs 2006

01 Mayıs 2006

...../.....


Ne güzeldir yaşamak..Yaşanan iyi kötü olan herşeye rağmen..
Hataya bağlı olmak..Hayata tutunmak..
Nedir Hayat?
Senin için nedir Hayat düşündün mü ?
Benim için mi nedir?
Benim için çok şeydir ya..
Nerden başlayım ki..
Önce sevgidir..
Ama karşılıksız olanından..Menfaatsiz olanından..
Kimseden ilk adımı beklemeden..
Başka...
Huzurdur..Başını yastığa koyduğunda vicdanına hesap vermeden uyumaktır..
Kaç kişi huzurlu koyar acaba başını yastığa..
Acımasız olan bu dünyada..
Hergün ölen binlerce masum insanın yaşadığı..
Ya da aç olan yiyecek yemeği olmayan insanların yaşadığı bu dünyada..
Soğuk kış aylarında evi olmayan insanların yaşadığı..
Yoklukla savaşan insanların bulunduğu bu dünyada..
Kaç kişi bunları düşünüpte koyar ki başını yastığa..
Bırakın bunları düşünmeyi en iyi dostunun sorunu olup olmadığını bilen kaç kişi var..
Düşünüyorum da var mı acaba bizim kalbimiz?
Peki sizce?